Tweet |
Olmayanı dağıtmak, vermek elbette çok kolay. Önemli olan var olduğunda paylaşabilmek ve dağıtmak. Akıl vermek ve eleştirmek te öyle. Orada da önemli olan gücü ele geçirdiğinde adaletten ayrılmadan yaşamayı becerebilmek. Hani şu meşhur “önemli olan şehirde ermek” şeklindeki ermiş hikayesinde ki gibi erebilmek, erdemini ve iffetini muhafaza edebilmek.
Hani herkesçe bilinen malum hikayeyi de beni ademin adam olup olmamasını belki daha iyi açıklar diye tekrar paylaşmakta fayda görüyorum.
Sözüm meclisten dışarı dedikten sonra:
“Bir baba, oğlunun huyunu, kişiliğini beğenmez ve ona yeri geldikçe “Sen adam olmazsın,” dermiş. Böylece yıllar geçmiş, çocuk okumuş, etmiş ve sonunda paşa olmuş. Emrindeki adamlarından iki kişiyi de babasını alıp getirmeleri için göndermiş. Bu adamlar babasının kapısına varmışlar, “Paşa hazretleri sizi getirmemizi emretti!” deyip, babasını aldıkları gibi, oğlunun makamına getirmişler. Oğlu da babasını karşısında görünce, babasını haksız çıkardığını göstermenin rahatlığıyla gururla konuşmuş: “Bak sen bana ‘adam olamazsın’ derdin; ama ben paşa oldum” demiş.
Babası, oğlunun omzundaki yıldızları, üstündeki sırmaları, belindeki kılıcı şöyle bir süzdükten sonra, başını sallamış ve şöyle demiş:
“Oğlum ben sana ‘adam olamazsın’ dedim, ‘paşa olamazsın’ demedim ki!.. Sen adam olsaydın, babanı böyle yaka paça ayağına getirtmez, kalkar kendin gelirdin.” Demiş.
Çocuk paşa olmuş fakat, bu yaptığıyla insanların diline de düşmüş. Böylece halk içinde makama, paraya, şöhrete erip de adam olamamış kişiler için de bu söz hep söylenir olmuştur.
“Önemli olan insanın huyu ve karakteridir; yoksa, makam, para, şöhret vs insanın süsüdür” anlamında kullanılır.
Ziya Paşa’nın da bir beyti vardı:
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.