Tweet |
Kentte veya yaşam koşulları daha güzel olan bir yerleşim yerinden bir dağ köyüne kızın birisi gelin olur. Damat adayını çok sevmektedir. Onun için yapamayacağı hiç bir fedakarlık ta yoktur. O’nun olduğu yerı O’nun Dünya’da ki Cennetidir.
Köy evi olduğu için evlerin alt katında hayvan damları vardır ve doğal olarak ta malum yaygın bir kerme kokusu hakimdir.
Neyse düğün dernek derken, gelin köy evine yerleşir. İlk gecenin sabahında kalkar odasından dışarı sofa denilen bölüme çıkar. Sofa’da Kaynanasını görür, ellerinden öper ve görevlerini de sormayı ihmal etmez. Bu arada yaygın kokuyu da keskin olarak hissettiği için kayınvalidesine dönerek;
-“Anneciğim! Evde bir koku var. Etrafı havalandırıp, iznin olursa da temizliği kendim yapabilir miyim?” Diye sorar.
Kayınvalide;
-“Tabi ki kızım.! Bu evin artık hanımı sensin. İstediğin gibi sil süpür, temizle !”der.
Gelin kızımız ilk günü de olduğu için bir gayretle işe koyulur. Bütün camı, pencereleri açar, eline süpürgeyi de alır ki! Süpürge sanki kaçacak yer aramaktadır. Aradan birkaç saat süre geçtikten sonra, diğer bazı işler için evden çıkıp geri dönmekte olan ve merdivenlerden ağır ağır çıkmakta olan kayınvalidesiyle tekrar karşılaşırlar.
Gelin Kızımız, yeni evinde ilk işini de yapmanın verdiği o huzurlu haliyle;
-Anneciğim gördün mü? Der.
-Bak koku falan kalmadı, her yeri sildim süpürdüm.
Gelinine dönen kayınvalide der ki;
-Ah be kızım! Senin kokuya burnun alıştı, burnun!. Der.
Mevlana ne demiş ti?
“Sevgi insanı kör ve sağır eder.! “
Hava da soluna soluna, içinde ki kokuya burunları alıştırıyor gibi.