Tweet |
O odadan, bu odaya geçmeler, farklı farklı eğlence mekanları.
Kim adam, kim kadın, kim insan, kim bukalemun belli bile olmayan, devasa büyüklükte bir balo alanı.
Öylesine gürültü var ki, kimse kimsenin ne sesini duyuyor, ne feryadını. Vur patlasın, çal oynasın oynamakta herkes.
Sürekli ellerinde bir şeyler taşıyan tekdüze birileri. Yangına odun taşıyan oduncu misali, harareti yükseltmekle meşgul.
Kulaktan kulağa fısıldaşmalar. Eğlence de ses sınırları aşılmış. Kimileri sırılsıklam olmuş. Ya aşktan, ya da gözyaşından ıslanmış.
Öylesine kendini kaptırmış ki insanlar; bırakın cebinin boşalmasını, vücudunun bir parçasını kessen duymayacak.
Hokkabaz mı ararsın, soytarı mı? Ne ararsan var.
Palavra atandan, nutuk atana, şiir okuyandan, maval okuyan okuyana.
İnsanlar bırakın yanındakini, bırakın çoluk çocuğunu, kendini bile kaybetmiş.
Gittikçe eriyen vücutlarla, irileştikçe irileşen bedenler iç içe, yan yana.
Gözler görmez, kulaklar sağır duymaz olmuş.
Kalpler kararmış, simalar belli değil, diller başka söyler, kalpler bambaşka.
Sapla samanın karıştığı, düzenbazlığın birbiriyle yarıştığı öyle bir balo ki; herkesin kendisiyle bile yarıştığı tuhaf bir balo. Düşen kalkamaz, uçan yere basamaz olmuş..
Kim kimin yolunda, kim kimin kolunda belli değil.
Öylesine uzun süren bir gecede düzenlenmiş ki; sabahı bir türlü olmayan, karanlığı aydınlanmayan, zifiri kapkaranlık bir gece de düzenlenmiş bir balo.
İnsanlar vur patlasın, çal oynasın oynamakla meşgul.
Davul kimde, tokmak kimde belli değil.
Koşuşturup duranları görüyorsunuz. Acaba ışık mı arıyor, yoksa yolunu mu diye merakla sormadan da geçemiyorsunuz.
Gece de saatler ilerledikçe maskeler düşmeye başlıyor. Kimi sarhoşluğundan ayıyor, kiminin se maskesi kayıyor.
Kimileri hala sarhoş ayılmamış. Kimilerininse hala maskeleri düşmemiş.
Kimileriyse beton gibi, hala hayata küsmemiş.
Balonun ne biteceği zaman belli, ne de ne zaman dağılacağı.
Ve de güneşin ne zaman doğacağı……