Mayıs 2020 de iklim değişikliği, kuraklık, yangın ve sel felaketi beklentilerini anlatan Araştırmacı Abdullah ÇİTFÇİ’ nin bir videosunu paylaşarak olabileceklere dikkat çekmeye çalışmıştım..
Gayb-ı Yalnız Allah bilir..
Bu; haşa bir gelecek tahmini değil, yağmur yüklü bulutların ve rüzgar hızının hesap edilmesiyle yarın şu saatlerde falan bölgelerde yağmur bekleniyor tarzındaki hava tahmini gibi bir beklentiydi. Veya, bindiği dalı kesenin düşeceğini söylemek gibidir.
Maalesef ki küresel iklim değişikliğinin etkilerini Ülkemizde ve bütün Dünya da büyük yangınlar, sel felaketleri ve yanardağ patlamaları şeklinde gördük ve görmeye de devam ediyoruz.
Dünyayı ve insanlığı kendi projelerine laboratuvar olarak kullanan emperyal güçlerin dünlerini bilir, bugünlerini görürseniz; yarınlarda ki hedeflerini de kolaylıkla anlayabilirsiniz.
Evren’e, Doğa’ya müdahale etmeye çalıştıkları, bitkiler ve hayvanlar üzerinde gen çalışması yaptıkları, genlerine müdahale ettikleri de zaten herkesin malumudur. İnsanları robotlaştırdıkları yetmezmiş gibi, robot insan çalışmaları da hızla devam etmektedir. Bilim adına daha bir çok çılgınlık yaşanmaktadır.
Yeter ki gözümüzü kör, kulaklarımızı sağır etmelerine izin vermeyelim.
İnsanlığa akletmeyi, niçin ve nedeni unutturduklarını, kolaylığa nasıl ve niçin alıştırdıklarını, algı yöntemleriyle gizli emellerinin de mutlaka var olduğunu aklımızdan çıkarmazsak, analiz edip yorumlama yeteneğimiz de o ölçüde gelişir.
Yönetim ve etkileme usülleri, ilaç, sağlık, gıda, para birimleri, savaş teknolojileri ve iletişim teknolojisini aracı olarak kullanarak arzu edilen hedefe doğru adım adım ilerlemekte olduklarını, kilitlendikleri hedef için de planlı bir şekilde mesafe almakta olduklarını göremez ve anlayamazsak bizi hangi sektörde neyin, hangi felaketin beklediğinden de habersiz yaşarız.
Onlarca yıldır; her bireyin midesine de ulaşma gibi şeytani planları olan küresel oligarşi; çok uluslu bazı şirketler vasıtasıyla da dünyanın değişik bölge ve ülkelerinde içlerinden biriymiş gibi gözüken partnerler de kullanarak, bazen de insani amaç görünümlü sinsi faaliyetleriyle insanlığın ve dünyanın anasını ağlatmaya devam etmektedirler.
İlaç ve sağlık sektöründe de bir organı iyileştirilirken ya da uyuştururken bir başka bölge ya da organlarda yeni yeni hasarlar bırakarak yine kendilerine mahkum etmektedirler.
Oyun o kadar büyük ve sinsi ki bu oyunları için; yaşamın her alanına müdahale eden partnerlerini de hazırlayıp, servis eder ve sömürü çarklarını döndürmeye devam ederler.
Her bir bölümünü açıklamak için ciltler dolusu kitap lazımdır.
Bu yazı sadece iklim değişikliklerini konu alan ve küresel emperyallerin stratejilerinin neler olduğunu gören ve toplumu aydınlatmaya çalışan bir bilim insanının videosu üzerine hazırlandı.
Bir fabrika ya da araç düşünün, kullanma ya da aktarma organlarından her birinin görevi kesinlikle farklıdır. Biri çalışmasını sağlar, bir diğeri soğutmayı, bir başkası yön tayini, durdurmayı, imalatın safhalarını vb. Bunlardan herhangi birini kullanmayalım derseniz de sistemi, vasıtayı veya fabrikayı bütünüyle asla çalıştıramaz ve istediğiniz ürünü veya sonucu kesinlikle elde edemezsiniz.
Yazıyı okuyanlardan bile belki bazıları, “al sana bir komplo teorisi daha” diyebilir. O sözü söyleyenin de fabrika misali bir (kamuflaj) görevi mutlaka vardır ki söyler. O da tefekküre mani olmakla ya kendisi vazifeli kılınanlardandır veya bilmeden saflığıyla sorgulamaya engel olanlardandır.
Allah’tan gelene, heva ve hevesinden konuşmayacağı bildirilen Peygamber efendimize ve O’nun Kuran’a muhalif olmayan sözlerine “Amenna ve saddakna” (Doğruluğuna inandık, iman edip tasdik ediyoruz.)
Bunun haricinde, bizler aklımızı bireylere ve algılara ipotek etmeyelim ve özgürce sağlıklı düşünmeye çalışalım. Teknolojiden de doğru şekilde faydalanalım yeter.
Yeter ki; sorgulayalım. Nasıl yani, niçin, öyle mi sözcüklerini kelime dağarcımızdan eksik etmeyelim.
Gemi batarsa; alt kat, üst kat, kamara, güverte farketmez. Gemiyi delenlerle birlikte biz de batmayacak mıyız?
O zaman illa akıl.! İlla akıl!