Tweet |
Yemek tuzsuz olmuştur. Birkaç lokma yedikten sonra karısından tuz ister. Karısı; “Sen yemeğe devam et ben getiririm”, der ve içeri gider.
Adam ikide bir; “tuz nerde kaldı hanım?” diye sorar. Kadın her seferinde “tamam getiriyorum” diye cevap verir. Fakat tuz bir türlü sofraya gelmez.
Adam tuzu isteye isteye karnını doyurur. Sonra aklı başına gelir. Az önce hatununun kalbini kırdığını hatırlar ve özür diler.
Hanım mutfağa gider ve elinde tuz ile geri döner. Adam merak eder ve sorar;
“Bu ne şimdi? Karnım doyduktan sonra tuzu ben ne yapayım?” der. Karısı da O’na; “Senin benim kalbimi kırdıktan sonra dilediğin özür, doyduktan sonra sofraya gelen tuz gibidir, ihtiyaç kalmaz'' der.”
Mevlana: Kalp deniz, dil kıyıdır. Deniz de ne varsa kıyıya o vurur.” Demiştir. Hani derler ya; öfke, rüzgar gibidir, bir süre sonra diner ama; çoktan birçok dal kırılmıştır bile.
Yaşamı boyunca herkes birini bulur ama, bir birini bulmak ise çok az insana nasip olur.
Kalplerin bir sırça saray olduğunu unutmayalım. Kırılan bir bardağın kırık parçalarını ne kadar özenle yapıştırsak ta su tutma özelliğini ve görüntüsünü kaybettiğini de asla unutmayalım.
Hatadan dönmek veya hatasını anlamak ve bu nedenle de özür dilemek elbette ki takdir edilir ama; önemli olan sabır gösterip kalp kırmamak, ideal olan ise özür dilemek zorunda kalmamaktır. O yüzden sevdiklerimize sahip çıkalım.